Dienstag, 23. Juni 2009

"ETNO MARKETING"

http://ha-ber.net/index.php?option=com_content&task=view&id=4267&Itemid=10


Avrupa Birliği'nin gelişmiş ülkeleri arasında yer alan Almanya, Fransa, İngiltere ve Hollanda gibi ülkelerin bu ülkelerde yaşayan göçmenlere yönelik daha fazla mal ve hizmet satmak için "Etno Marketing"in hertürlü enstrümanını kapsamlı bir şekilde kullandığını görüyoruz. "Etno Marketing" çerçevesinde en fazla üzerinde durulan üç hedef gurubu var:

İlk sırada bu ülkelerde yaşayan Türk kökenli göçmenler yer alıyor. Ikinci konumda, özellikle Almanya'da Rusya'dan göç eden Alman kökenli Rusları görmekteyiz. Üçüncü büyük gurubu ise, Fransa başta olmak üzere AB'de yaşayan 17 milyon müslüman kökenli göçmenler oluşturuyor.

Bugün özellikle Türk göçmenlerini dikkate alırsak, "Etno Marketing" açısından ilginç gelişmeleri tespit edebiliriz. Türk-Alman Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı'nın (TAVAK'ın) son araştırmasına göre, Türklerin ekonomik gücünü son yıllarda irdeleyen Alman kuruluşları Almanya'da mallarını Türklere satma konusunda ciddi atılımlar yapıyorlar. İrili ufaklı kuruluşlar akıllı atılımlarla "Türklere neleri ve nasıl satabiliriz?" çalışması içindeler.

TAVAK'ın son tespitlerine göre, Almanya'da yaşayan Türk kökenli göçmenlerin sayısı 2 milyon 750 bine varmış bulunmaktadır. Bunların arasında 950 bini de Alman vatandaşlığına geçmiş bulunmaktadır. 60'lı ve 70'li yıllarda tamamen tasarrufa yönelen ve 80'li yılların ortasına kadar Türkiye'ye geri dönme istemi içinde olan insanlarımız fazla tüketim harcamaları yapmamışlardı. 80'li yıllardan sonra bu insanlarımızın özellikle 2. ve 3. neslin tüketime yönelik somut adımlar attığını görüyoruz. Bu konuda Almanya'da üniversiteyi bitirmiş birçok Türk genci TAVAK'tan bilgiler alarak "etno marketing" açısından uzmanlaşma konumu içine girmiş bulunmaktadırlar. Son yıllarda Türklerin medya tüketimi ve tüketim mallarına yönelik harcamalarını en iyi tespit eden Berlin'de faaliyetlerini Umut Karakaş'ın yönetiminde sürdüren Data4u kurumudur. Bu makelede üç ana başlıkta Türklere yönelik "etno marketıng" çalışmalarının kısa bir analizini yapmak istiyorum:

Almanya'nın üç örnek kurumu belirli olaylara sponsorluk ederek, üreticiye yönelik haberleri tüketiciye Almanya'nın haftalık televizyon programları ile beraber sunmaya çalışırken, Almanya'da karizmatik yöneticisi Dr. Josef Ackermann ile gündemden düşmeyen Deutsche Bank, Almanya'nın en pahalı ve en seçkin bankası olarak çıkardığı yeni bir hizmet anlayışı olan "BANKAMIZ" yöntemi ile Türkleri bankasına çekmek istiyor. Hizmetler açısından en pahalı banka konumunda olan Deutsche Bank eskiden seçkin ve üst düzeye hitap etmek isteyen ve göçmenlere fazla önem vermeyen bir bankaydı. Geçtiğimiz yıl büyük bir mali kriz ile zarar yapan banka, 48 yıldır Almanya'da yaşayan insanlarımıza Türkçe hizmet vermeye başlayarak onları banka kapısından içeriye sokmak istiyor. 72 şubesinde bir Türk eleman çalıştırarak Türkleri bankaya yöneltmek isteyen Deutsche Bank'ın tasarruflara verdiği az orandaki faizin dışında göçmenlere yönelik verilen kredilerde daha yüksek bir kredi faizi politikasını da gözlemlemek mümkün, pek akılcı bir "Etno Marketing" konsepti olmayan "Bankamız" projesi ve Türkçe dili ile bu konuda ne kadar çok Türk müşteri çekeceğini tespit etmek önümüzdeki günlerde daha ciddi bir şekilde mümkün olacak.

Bu yaklaşım 48 yıldan sonra "siz doğru dürüst Almanca öğrenmediniz, gelin Tükçe dilinde Türk elemanlarımız ile size hizmet verelim" anlayışını içeriyor. Banka kartlarına büyük Türk futbol takımlarının (Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş gibi) amblemlerini yaparak "Etno Marketing"in lisana yönelik çok kalıplaşmış artık kimseyi pek çekmeyen metodunu uygulamak istiyor.

Otomotiv sektöründe "Volkswagen Türkçe Konuşuyor" gibi yeni pazarlama teknikleri, Türkçe bilen satış elemanları ve Türk gazetelerine verilen ilanlar yoluyla Türk müşterilerini BMW, Audi, Mercedes gibi otomotivin ön sıralarında yer alan sektörden özellikle Volkswagen ve Seat firmalarına çekme gayreti var. Volkswagen ve Seat firmaları; Türklerin artık daha kaliteli arabalara özellikle BMW, Mercedes ve Audi'ye yöneldiğini gördükten sonra Deutsche Bank'a yakın bir metod ile Türkçe dilinde konuşan elemanlar ve Türk gazetelerine verilen ilanlarla Türkleri kendi ürettikleri mallara yöneltmek istiyor. Volkswagen reklamlarında belirli bir süre kızının elini tutup, gezmeye götürmek için başka vasıtalarla gelen erkeklerin hepsini refüze ederken, Volkswagen marka araba ile gelen gence öncelik vermesi, Türk ananelerini ne kadar bildiğini de ortaya çıkarmaktadır. Reklamlarında ise, Türk gelenek ve göreneklerinin oldukça dışında tercihlere yer veren bir sistemi uzun bir süre uygulayan bu "Etno Marketing" girişimi gazetelerimizde reklam sektörü açısından olumlu katkıda bulunurken, tüketiciye yönelik fazla bir önem kaydetmiyor.

"Etno Marketing"in muhakkak başarılı enstürümanları ve başarılı modelleri de var. Ancak Avrupalı Türkleri hala lisan bilmeyen insanlar olarak gören ve "onları kendi lisanında hizmet verirsek tavlayabiliriz" anlayışını içeren atılımlara bakılırsa, Avrupalı kuruluşların Türk insanını 48 yıllık bir göçün geçmesinden sonra bile tam olarak anlayamadığını ortaya koyuyor.

Buna karşılık, marka bilinci gelişen Türklerin, bugün "Boss" ve "Joop" gibi büyük Alman tekstil devlerinin ürünlerini Metzingen'deki outlet mağzalarından Almanlardan daha fazla satın aldıklarını söylemek, marka bilinci gelişen Türklerin böyle metodlar yerine kendi akılları ile daha başarılı adımlar attığını da ortaya çıkarmakta artık Türkler kalitesi ispatlanmış Audi gibi üst kalite arabaları tercih ediyor.

Almanya'da tüm ekonomik sorunlara rağmen, yıllık 20 milyar euroluk bir gelire sahip Türk insanının yanında 72 bin Türk girişimcinin de 35 milyar euroluk ciro yaptıklarından hareket edersek, "etno marketing" açısından akılcı yaklaşan kuruluşların bu kitleleri kendilerine daha fazla yönelteceğini hep birlikte görebiliriz. Almanya'da reklam ajansları bir malı satmak için toplam birey başına 90 euronun üzerinde harcama yaparken Türklere yönelik reklama ayrılan para 7-8 euroyu geçmemektedir. Bu açıdan "etno marketing" ciddi kuruluşların elinde başarıli bir enstürüman olabilir.

Almanya'da halkın %22'sinin fakirleştiği ve tüketim harcamalarını azalttığı ve birçoğunun da yaşlandığı bir ülkede, her ne kadar toplulukta yaşayan insanların %44'ü fakirlik sınırında yaşasa da genç bir nüfus oluşturan Türklere yönelik daha fazla hizmet satma şansı bulunmaktadır.



Prof. Dr. Faruk Şen





Prof. Dr. Faruk Şen'in ha-ber.com'daki diğer yazıları:


Tarımda Sübvansiyon

EXPO yenilgisi ve çıkarılacak dersler

Kıbrıs Gündemi

İnşallah elektrik kontağıdır...

Bir ayıbın düzeltilmesi

Avrupa'da Türk Karşıtlığı Büyüyor

Sarkozy ve Türkiye

Avrupa'da değişen yaşam

"Expo 2015"

"Küresel aktör olarak Türkiye"

"Ülke imajı ve markalar"

"Göçmenlerin yaşam koşullarını araştırdık"